Toplumlar farklı dönemlerde farklı hayatlar yaşamışlar ve kitleler bu durumdan büyük ölçüde etkilenmiştir. Orta çağ hukuk kurallarına baktığımızda ise genel olarak skolastik düşüncenin yoğun olarak yaşandığını görmekteyiz. Skolastik düşünce kapsamında; din kuralları hukuk kuralları yerine geçiyor, kilisenin söylemleri her zaman doğru kabul edilip bu düşünceye karşı çıkan, araştırmak ve soruşturmak isteyen bilgi edinmek isteyen kişiler ise dışlanmakta hatta aforoz edilmekteydi.
Sanata ve sanatçıya bu dönemde özgür düşünmeye yönelttiği ve halkı ayaklandırdığı gerekçesi ile izin verilmiyor, toplumlar genel olarak sorgulamadan yaşamaya itiliyordu. Bu da elbette ki skolastik düşüncenin orta çağ toplumu üzerinde derin bir yarasını göstermekteydi.
Sorgulayamayan ve araştırmadan bilgi edinmeyen yaşayan toplumların nasıl ki bir gün yok olacağı gerçeği ile yüzleşeceklerse Orta Çağ’da da aynı durum gerçekleşmiştir. Kilise’nin söylediği tüm yargılar ve söylemler kesin doğru hükmünde yer alıyordu. İnsanların tümü buna uymaya mükellef idi.